30 Temmuz 2013 Salı

Kitap Alışverişiiii

Sonunda!  Ejderharın Dansı'nı bitirmeye çalışırken ve Wreck This Journal ile uğraşırken uzun zamandır kitap alışverişi yapamamıştım.




  Çok geç keşfettiğim Lux serisinin ikinci ve üçüncü kitabını aldım, bekle beni Daemon! :D Serininin üç kitabını birlikte yorumlamayı düşünüyorum.
   Senden Önce Ben ve Tatlı Bela'nın çok iyi yorumlar aldığını görüyorum. Biraz paranormalden, distopyadan, bilim kurgudan farklı bir şeyler deneyeyim dedim :)
    Şimdi almam gereken kitaplar olarak Yerkara, Tutkulu Notalar, Zehir Ustası kaldı...
    Yakında Ejderhaların Dansı yorumu gelecek, hazır olun :)
   

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Kitap Yorumu : Serseri - Rachel Vincent

Tepeden tırnağa Amerikalı bir yüksek lisans öğrencisi gibi görünüyorum. Ama ben kedi adam soyundanım; isteyince kocaman bir kediye dönüşebiliyorum. İki farklı dünyam var.

Ailem ve Gurur sürüm benim için planlar yaptıysa da, türümün devamını getirmem adına yapılan bütün bu baskılardan kaçtım ve kendime normal bir hayat kurdum. Ta ki o Serserinin saldırdığı geceye kadar. 
Serseriler hakkında uyarılmıştım; bunlar, devamlı benim gibi çekici, dişi ve doğurgan kediler arayan, Gurur sürülerine bağlı olmayan kedi adamlardı. Ben karşıma çıkanla baş edebilmiştim, ama sonradan iki bekâr hemcinsimin ortadan kaybolduğunu öğrendim.

Gurur sürümün beni geri çağırması için bu tehlike sinyali yeterliydi Güya bu kendi güvenliğim içindi. Ya, tabii. Ama ben uysal bir yavru kedi değilim. Arkadaşlarımı bulmak için karşıma her ne ya da her kim çıkarsa çıksın üstesinden geleceğim. Kollayın kendinizi, Serseriler… çünkü keskin pençelerim var ve onları kullanmaktan çekinmem."

 Pegasus Yayınları

Stray (Shifters, #1)
  

  Serseri'den pek emin değildim. Normalde Goodreads'e bakmadan, insanların tavsiyelerini almadan, yorumları falan incelemeden kitap almam, Serseri'yi tesadüfen aldım, büyük bir istisnaydı benim için. Ama beklentilerimin oldukça üstündeydi.
   Ben her zaman vampirler yerine şekil değiştirenlerle ilgili hikayeleri okumayı tercih edenlerdenim ama ilk defa kedi adamlarla karşılaştım. Kedi adamlar ikiye ayrılıyor, Gurur sürüleri ve Serseriler diye. Serseriler başıboş, saygınlığı olmayan kedi adamlarken Gurur sürüleri saygın aileler. İşte baş karakterimiz Faythe, kendi Gurur sürüsünün varisi, günün birinde babasının sağ kolu Marc ile evlenip çocuklar doğurmak, kedi adam soyunu devam ettirmek zorunda ama Faythe hiç bunları kabul edecek bir kız değil. Hatta en son istediği şey bu, kendini evlenmeye hazır hissetmiyor ve resmen sırf babasına karşı çıkmak için aşık olduğu adam Marc'ı terk ediyor. Kendine üniversitede normal bir hayat kurmaya çalışırken, Gurur sürülerinin dişilerini kaçıran serserilerin haberi geliyor, hem de kimle? Marc ile! Zaten Faythe, üniversitede bile özgür değil, babası kedi adamlara sürekli Faythe'yi izlemeleri için komut veriyor. Neyse, Marc onu korumak için sürünün yanına, eve götürüyor.
   Olaylar hakkında spoiler vermek istemesem de karakterler hakkında konuşmak istiyorum. Faythe tam bir kickass  ama kitap boyunca deli etti beni, ne bileyim, fazla sevemedim. Hep kendini bildiğini okuması, dikkatsiz olması, Marc'a ve Jace'e davranışları... Gıcık oldum. Güçlü ama çok rahatsız edici biri, buradan Marc ve Jace'e sabır diliyorum :D
   Kitapta birçok erkek var, Faythe'nin erkek kardeşleri, sürünün üyeleri... Hepsi birlikte çiftlikte yaşıyorlar. Benim çok hoşuma gitti aslında, kim kedi adamlarla dolu bir evde yaşamak istemez ki?
   Tabi Faythe kitapta iki erkek arasında kalıyor, klasik. İlk başta kesinlikle Team Jace havalarındaydım, Jace Faythe'nin kardeşi Ethan'ın arkadaşı, sürünün bir üyesi ama Faythe ile evlenecek kadar üst düzeyde değil. Faythe eve geldiğinde Jace ona oldukça "sıcak" bir karşılama veriyor. Bir nevi kardeş gibi yetişseler de aralarında hep bir çekim olmuş, ama bunu ileri götürmemişler. Jace de Faythe eve döndüğünde bunu daha çok belli etmeye başlıyor. Ama ben nedense aralarında sevgi değil sadece bir çekim olduğunu düşünüyorum. Aşık olduğunu hissettirmiyor Jace, Faythe desen hiç romantik biri değil.
   Ama Marc, Faythe'in odasına geldiğinde ve eskilerden konuştuklarında kararım tamamen Marc'a döndü, tamam Marc Gurur sürüsünü çok önemsiyor ama Faythe'e bildiğin aşık. Ayrıca o korumacı tavırları da çok çekiciydi, tamam mı? Aslında Marc tam sert, sadece sevdiği kıza karşı yumuşak davranan, maço erkek tipi ama bu kitabın sonunda tamamen Team Marc'ım. Hele Faythe'e "Beni bırakma" deyişi yok mu... Tabi Faythe ne yaptı... :@ O kadar onu seven bir adam buldu ve artık söylemeyeyim ne yaptığını,  kitaptaki en büyük aptallığını yaptı diyebilirim ancak. Bir de Marc'ın bir tek olayların tek sorumlusunu Jace olarak görüp ona sürekli saldırmasından hoşlanmadım, Faythe de Jace'e karşı boş değil ama dayak yiyen zavallı Jace oluyor :(
    Alışveriş listemde daha çok kitap var ve hala Ejderhaların Dansı Kısım 2'yi okuyorum ama serinin devamını almayı düşünüyorum. Paranormal kitapları seviyorsanız ve maço bir (bir değil. Faythe'nin kardeşlerini de eklerseniz bayağı bulabilirsiniz) book boyfriend arıyorsanız okuyabilirsiniz.

Fancast'ım:


Marc hihihihi :D


Megan Fox'tan süper bir Faythe olur...

fashion-love-and-life:

luke mitchell | Tumblr on @weheartit.com - http://whrt.it/10vY538
Tam bir Jace...


18 Temmuz 2013 Perşembe

Tag: 10 Kitap 10 Şarkı


   Sihirli Kitap ve Vampirella'nın başlattığı bu güzel etkinlik aynı zamanda benim katıldığım ilk etkinlik :) Playlistimizden 10 şarkı seçip onların aklımıza getirdiği kitapları yazıyoruz :) İşte benim listem :

  1:  Mockingjay - Suzanne Collins için R.E.M. - Everybody Hurts 
  2:  Little Far Thing - Libba Bray için Lana del Rey - Dark Paradise
  3.  Pretties- Scott Westerfeld için Lady Gaga - Vanity
  4.  Unwind - Neal Shusterman için The Script - Breakeven (Falling to Pieces)
  5.  Matched- Ally Condie için Bon Jovi - It's My Life
  6.  Bloodsucking Friends - Christopher Moore için LMFAO ft Natalia Kills - Champagne Showers
  7.  It Had To Be You - Cecily von Ziegesar için Fun - We Are Young
  8.  ASOIAF serisi - George R.R. Martin için Florance + the Machines - Seven Devils
  9.  Little Red Riding Hood- Jacob Grimm  için Lana del Rey - Big Bad Wolf
10.  The Declaration - Gemma Malley için Lykke Li - Until We Bleed

  

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Çevrilmesini Dört Gözle Beklediğim Seriler



 1. Lunar Chronicles: Marissa Mayer'in kaleminden çıkan bu kitaplar, tam da benim gibi modern masal severlere uygun. Konusunu, yorumları gördükçe çıldırıyorum. Bu seride hem Cindrella, hem Kırmızı Başlıklı kız, hem uzaylılar var, distopya ve fantastik, modern masal... Kaçmaz :)) Ayrıca novellaları da bulunuyor.

Cinder (Lunar Chronicles, #1) Scarlet (Lunar Chronicles, #2) ...

2. Maze Runner: James Dashner'in bu serisini aslında çekilmekte olan filmiyle fark ettim. Baş karakterleri Skins'ten beri bayıldığım Kaya Scodelario ve hala Teen Wolf'ta hasta olduğum, öhöm öhöm, Dylan O'Brien paylaşıyor. Konusu ise ilgi çekici, bir labirente kapatılmış ve hiçbir şey hatırlamayan çocuklarla ilgili.

Maze RunnerThe Scorch Trials (Maze Runner, #2)The Death Cure (Maze Runner, #3)
               
 

  3. The Tiger Saga: Hint mitolojisi barındıran bu serinin yazarı Colleen Huck. Mitolojiye, Hindistan'a bayılan biriyim (Gemma Doyle üçlemesini benim gibi olanlara tavsiye ederim!), bunun yanında kitaba muhteşem kapakları sayesinde de vuruldum. Kitaplığımda orijinal kapaklarıyla olmalarını o kadar çok isterdim ki :) Konusu, Kelsey adındaki bir kızın çalıştığı sirkte kaplanla kurduğu bağ ve çözmeye çalıştığı binlerce yıllık bir lanet.
    Tiger's Curse (The Tiger Saga, #1) Tiger's Quest (The Tiger Saga, #2) 
     Tiger's Voyage (The Tiger Saga, #3) Tiger's Destiny (The Tiger Saga, #4)
     
 4. Delirium: Lauren Oliver'ın serisi bu aralar çok konuşuluyor. Eşleşme'nin çevrildiği gibi, benzer konuya sahip bu distopyanın da yakında çevrileceğine inanıyorum. Bu kitapta ise aşkın bir hastalık gibi görüldüğü ve kurtulmak için tedavi olunan bir gelecekten bahsediyor. Kapaklarını şahsen pek beğenmedim, daha yaratıcı ve güzel bir tasarım yapabilirlerdi. Ayrıca birçok novellası da var. 

Delirium (Delirium, #1) Pandemonium (Delirium, #2) Requiem (Delirium, #3)

 5. The Iron Fey : Iron Fey'de, changeling teması işleniyor. Bu tema, orijinal dilinde Amanda Hocking'in Trylle serisini okurken ilgimi çekmişti, orada troller değiştirilirken, Iron Fey serisinde periler çocuklar ile yer değiştiriyor. Perileri sevenler için oldukça güzel bir seri olduğunu duydum, birçok peri çeşidinin bulunduğu ve Julie Kagawa'nın yaratıcılığını iyice konuşturduğu bir seriymiş :) Ayrıca yine novellaları var, bu aralar novellalar çoğaldı mı ne? Her serinin novellaları var :D
The Iron King (The Iron Fey, #1) The Iron Daughter (The Iron Fey, #2) The Iron Queen (The Iron Fey, #3)  The Iron Knight (Iron Fey, #4)


 6. Airhead: Meg Cabot en sevdiğim yazarlardan biri. Airhead oldukça ilgi çekici, aslında Artemis Yayınları tarafından ilk kitabı "Beyinsiz" adı altında çevrildi ama herhalde beklenen ilgi gelmeyince devamı gelmedi. Konusu, Em Watts adındaki karakterimizin, bir kaza sonucu beyin ameliyatı geçirip kendini bir süpermodelin, Nikki Howard'ın yerinde bulmasını anlatıyor. Umarım diğer kitapları da çevrilir de mahrum kalmayız bu seriden :D Anlatımı, karakterleriyle güzel bir chick-lit.

Airhead (Airhead, #1) Being Nikki (Airhead, #2)  Runaway (Airhead, #3)Beyinsiz

Türkiye edisyonunu kesinlikle daha çok beğendim :)

İşte böyle, bir yazının daha sonuna geldik. Sizin de önerileriniz varsa, yorum yapabilirsiniz, bu beni mutlu eder :)

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Okuduğum en iyi distopyalardan : Iskarta - Neal Shusterman

     "Çocukların organlarının başka donörlere nakledilerek ıskartaya çıkarıldığı bir dünya düşünün. Doktorlar ve tedavi yöntemleri yerine sadece cerrahlar ve protezlerin olduğu bir dünya! Connor, Risa ve Lev'in bedenleri parçalanacak ve ayak parmaklarından beyinlerine kadar tüm parçaları "kullanılacak". Sadece birlikte kaçarlarsa hayatta kalabilecekler. Neal Shusterman , "Iskarta"da yaşamın nerede başladığı ve nerede bittiğinin ötesinde, gerçekten "yaşam"ın ne anlama geldiğine dair fikirleriyle de genç okurlara meydan okuyor."
     Tudem Yayınları



  Hiç kıymetinin bilinmediğini düşündüğüm, favorilerimden ve okuduğum en iyi distopyalardan biri olduğunu kabul ettiğim bir kitabı tanıtmak istiyorum: Iskarta. 
      Unwind (Unwind, #1)

   Bu kapağa bir  bakar mısınız? Türkiye'de Tudem Yayınları da neyse ki bu kapakla basmış. Benim favori kitap kapaklarımdan ve çok çarpıcı. Zaten kitapçıda ilk gördüğüm zaman kapağına vurularak almıştım ve hiç pişman değilim.
   Konusu bana göre diğer birçok distopya kitabından daha ilgi çekici, olay örgüsü kesinlikle daha farklı.
   Kürtaj, gelecekte çok büyük bir problem, öyle ki kürtajı savunanlar ve kürtaja karşı çıkanlar bu işi savaşa kadar götürüyor. Başka bir grup ise bu savaşı sonlandırmak için ortaya "Yaşam Kanunu" atıyorlar. 
   Kanuna göre kürtaj yasaklanıyor. Ama her iki tarafı da memnun etmek için, istenmeyen bebek sahiplerine bazı haklar veriliyor. Mesela, kimseye görünmemek şartıyla herhangi bir evin kapısına bir bebek bırakılabiliyor. Kapısında bebek bulan kişi, o bebeğe bakmaya yükümlü. 
    Ama yasanın asıl temeli... Iskarta. 13 yaşına kadar çocuklar güvende kalıyor. Ama sonra aileler emri imzalamak isterse çocuklar ıskartaya çıkarılıyor. Iskartaya çıkartmayı, bir nevi canlı organ bağışı olarak düşünün: Tüm vücut parçalarınız, başkalarının oluyor. Kolu çalışmayan bir adam sizin kolunuzu alıyor. Hastalara kanınız naklediliyor. Vücudunuzun işe yarayacak tüm parçaları başkalarına naklediliyor.Devlet, ıskartayı ölüm değil bambaşka ve yararlı bir yaşam biçimi olarak sunuyor. Toplama kamplarının reklamları her yerde yapılıyor ama hiç kimse tam olarak Iskarta işleminin nasıl yapıldığını bilmiyor.
   Iskarta emrini genelde çocuğunun sorunlu olduğunu düşünen ebeveynler, bu şekilde yaşayacağına hem topluma yararlı olsun, hem de teknik olarak "hayatı sonlanmamış" olsun mantığıyla imzalıyor. Ya da devlet yurdunda büyümek zorunda kalmış çocuklardan "fazlalık" olanları bizzat devlet ıskartaya gönderiyor. Baş karakterlerimiz Connor ve Risa'nın Iskarta'ya çıkmak için toplama kampına gönderilmeleri bu yüzden. Diğer baş karakterimiz Lev'in durumu bundan daha farklı. Connor ve Risa gibi ıskartalar dışında, öşürler var. Öşürler, dini yöntemlerle özel olarak yetiştirilmişler. Sonuçta onlar da ıskartaya çıkıyorlar ama Tanrı'ya kurban verildiklerini, özel olduklarını düşünüyorlar. Lev de tam anlamıyla ıskarta olmaya can atan, sadık bir öşür.
    Fakat bu üç karakterin hayatları, tam da sonlandırılmak üzere toplama kampına giderken kesişiyor ve hayatta kalma mücadeleleri başlıyor. Kitaptaki karakterler o kadar iyi anlatılmış ki, verdikleri kararlar, bedelleri, hikayeleri, düşünceleri... Iskarta zaten aşırı ilginç bir fikir, kafanızda kitabı okurken "Bu nasıl gerçekleşebilir, gerçekten ıskartaya çıkaranlar yaşamını sürdürebilir mi, başkasının vücut parçalarına sahip olmak nasıl olurdu?" gibi değişik sorular dönüp duruyor. 
    Çok çok ilginç karakter var, Roland, Mai, CyFi, Amiral , Hayden....  Hele bu karakterlerle ilgili sonlarda öyle bir sahne var ki... Offff offf, spoiler vermemek için kendimi zor tutuyorum ama kitabı okurken aklınızdan geçen ve görmek istediğiniz bir sahne olacak kesinlikle. Ana karakterlerimiz de kitap boyunca değişiyorlar, türlü zorluklar aşıyorlar. Özellikle Lev beni çok etkiledi. O Iskarta'ya çıkarılmaktan gurur duyan, minnettar küçük çocuk yerine cesur, hayatı sorgulayan, zeki bir genç görmek iyi oldu. Connor ise en sevdiğim erkek karakterlerden biri, bir nevi kahraman olmak istemeyen bir kahraman. Sevdiğim bir book-boyfriend'im kendisi :D Risa ise oldukça etkileyici ve akıllı bir karakter, tam olarak da "girl power" ı temsil ediyor. 


Göz rengini kahverengi olarak düşünürsek, hayalimdeki Connor tam anlamıyla böyle işte :D Saçlarını kahverengi ve dağınık olarak düşünün :D


    Eğer YA ve distopya türlerindeki eserleri seviyorsanız Iskartayı okuyun. Bayılacaksınız. Buradan sana sesleniyorum Tudem, kitap öyle bir yerde bitti ki, UnWholly'yi bir an önce çevirseniz iyi olur, yoksa patlayacağım meraktan :P 

Unwind (Unwind, #1) 

Kitap İncelemesi : Beastly - Alex Flinn

       Beastly





 "Çirkin bir yaratığa dönüşmüştüm.

Aynaya bakakalmıştım. Bir hayvandım artık, tam olarak bir kurt, ayı, goril ya da köpek değil, ama ayakta durabilen, neredeyse insan sayılabilecek ama insan olmayan korkunç bir türün örneğiydim. Ağzımdan köpek dişleri çıkıyordu, parmaklarım pençeleşmişti ve her yerimden tüyler fışkırıyordu. Sivilceli ya da ağzı kokan insanları küçümseyen ben, bir canavara dönüşmüştüm.

Peri masallarından mı bahsettiğimi düşünüyorsunuz? Kesinlikle hayır. Yer, New York şehri. Zaman, günümüz. Bu herhangi bir şekil bozukluğu ya da hastalık değil. Sonsuza kadar bu şekilde bir yaratık olarak? kalacağım, tabii büyüyü bozmanın bir yolunu bulmazsam.

Evet, İngilizce sınıfımdaki kızın bana yaptığı büyüden bahsediyorum. Neden beni gündüzleri saklanan ve geceleri etrafta gizli gizli dolaşan bir canavara dönüştürdü? Size anlatacağım. Size eskiden nasıl yerinde olmak istediğiniz zengin, kusursuz bir görünüşü ve hayatı olan adam Kyle Kingsbury olduğumu anlatacağım. Ve sonra nasıl kusursuz bir... canavar olduğumu."
   
        
Merhaba sevgili okurlar (en azından okurum olduğunu varsayıyorum) ! İlk kitap eleştirimle karşınızdayım!
Bu kitapta normalde hiç yapmadığım bir şeyi yaparak önce filmini izleyip sonra kitabı okudum. Her zaman olduğu gibi açık ara kitabın daha iyi olduğunu bir gerçek, tavsiyem kitabı önce okumanız. Filmini de başarılı bulduğumu söylemeden edemeyeceğim, sonuçta sadece Alex Pettyfer için bile izlenebilir J
Şu aralar gözüme çok fazla modern masal uyarlamaları çarpıyor, Beastly de modern bir “Güzel ve Çirkin” masalı. Çirkinimiz Kyle Kingsbury, ilk başlarda çirkinlikten “dış görünüş” olarak çok uzak bir karakter. Çok yakışıklı, yakışıklılığı sayesinde hep özel muamele görmüş, sığ, insanları paralarına ve görünüşlerine göre değerlendiren, burnu havada bir genç. Çirkinlikle alay etmekten büyük bir zevk alıyor, ta ki Kendra ile karşılaşıncaya kadar. Kendra, Kyle’ın bu korkunç, duyarsız davranışlarından bunalmış bir cadı ve ona ders vermek için dış görünüş olarak bir canavara dönüştürüyor. Kusursuz Kyle’ın, insanların sivilceleri, dişleri ile alay eden Kyle’ın bir canavara dönüşmesini düşünebiliyor musunuz? Kyle’ın bu büyüyü bozmasının tek yolu, onu, canavar dış görünüşle bile sevecek bir kız bulmak.
                              
       

Sanırım kitapta en beğendiğim bölümler, gerçekten bencil bir pislik olan Kyle’ın bu büyü sayesinde nasıl değiştiği ve kendini bulduğu oldu. Eski davranışlarından pişmanlık duyması, kendine yeni bir isim vermesi ve gerçek aşkın ne olduğunu anlaması gerçekten çok güzel anlatılmıştı. Ayrıca kitapta güzel düşünülmüş chat bölümleri var, açıkçası o bölümlerin gelmesini sabırsızlıkla bekledim. Bu bölümlerde Kyle gibi değişen başka ilginç karakterlerle tanışıyoruz. Mesela Kurbağacık benim favorim oldu. Alex Flinn’in diğer kitapları da umarım dilimize çevrilir, çünkü chatlerdeki karakterler ve Kendra ile ilgililer, kitabı okuyunca onların da hikayesini merak edeceğinize eminim.
Beastly’yi kaçırmamanızı tavsiye ederim :) 
       Beastly